3 Nisan 2012 Salı

Fırtına

İçimde bir sıkıntı var.. Gözyaşlarım kendiliğinden akıyor artık.. Kalbimde şimşekler çakıyor. Bu kadar çabuk mu kopmalıydı fırtına? Bu kadar çabuk mu uzaklaşmalıydık birbirimizden?! Ne zaman geldi bu kara bulutlar güneşimizin önüne? Ne zaman kapıldık başka rüzgarların seline?! Yaz geliyordu hani gönlümüze, ne zaman kışa döndük, ne zaman?!

01.04.2012/İstanbul

30 Mart 2012 Cuma

Büyümek...

İlk makyaj setimi dedem almıştı bana... Daha ortaokuldaydım... Makyaj nasıl yapılır bilmiyordum bile... O gün büyüdüğümü hissetmiştim. Dedem bana makyaj seti almıştı! Demek ki artık makyaj yapabilecek kadar büyümüştüm!
Hiç yanımdan ayırmadım o kalpli kutuyu... Senelerce benimle gezdi; lisede İzmir'e geldi, sonra Bolu'ya... Üniversitede küçücük yurt odasında bile yer buldum onun için...
Şimdi üstünden yaklaşık 15 yıl geçti ve ben o kalpli kutuyu diğer anılarımla birlikte çöpe attım. Sadece bir kutunun beni bu kadar etkileyeceğini düşünmezdim... Ama belki de o sadece bir kutu değildi. Büyüdüğümün göstergesiydi o, ve ben büyümek istemiyordum...



Geçmiş midir senin peşinden kovalayan, yoksa sen misin geçmişi ardında bırakamayan?!...


18.03.2012/İstanbul

17 Ocak 2012 Salı



Bir yolda yürüyorum. Sararıp yere düşen her yaprakta bir umudum var. Hayallerimin sesi geliyor ayaklarımın altından: çıtır çıtır... Esen rüzgar savuruyor uzak diyarlara umutlarımı ve hayallerimi. Son güneş ışığım da girdi bir bulutun arkasına. Bulutlardan yağdı gözyaşlarım. Sürüklenip gittim bu selde, kaybettim kendimi...

14.04.2003

15 Ocak 2012 Pazar

İnatçı Varoluş

"Küçük bir odada birlikteydik
Odalar büyüdükçe birlikte olunamıyor." 
Lale Müldür

Bir ansiklopediden dışarı atıyorum adımımı, şimdi tüm kayıp olanların beni aynı anda bulduğu meydandayım.
Bana aşık yüzünü seçebilseydim, bir sel gibi üzerime akan kalabalığın içinden, içimde hiç tanımadığım bazı duyular, hiç bilmediğim birtakım tutsaklıklarından kurtulacaktı.
Fakat sen bu kalabalıktan uzakta, başka bir kalabalığın eksenindesin. Ve jilet gibi hatırlıyorum şimdi seni; sertliğin yumuşacık bir anı belleğimde.
Japonca altyazılı bir rüyadan uyanıyorum, bu siyah-beyaz zebra filmine.
Bu meydanda bir kerecik olsun tüm güzelliklerden vazgeçip benim sessizliğim olsaydın, belki o zaman hatırlardım, nasıl bir sonum olduğunu.

                                                                                        Dört Mevsim, Sayı:13 Syf: 57
Eski defterleri açtım.. 15 yıl önce yazdıklarımı okuyorum.. Nasıl da masum ve aptalmışımm.. Kendime bir hayal dünyası yaratmış ve orda oynamışım.. İnsanları belli kalıplara sokmuş, yeni kişilikler oluşturmuşum onlar için.. Tanımaya çalışmamışım kimseyi.. Kendi küçük dünyamın figüranları olmuşlar sadece.. Aşık olmuşum, acı çekmişim, ümitlenmişim.. ama hep kendi kendime, hep kendi dünyamın sınırları içinde.. Şimdi dönüp bakıyorum o kişilere, aslında ne kadar da farklı insanlarmış.. Arkadaşlarım, aşklarım defterlerimde yazılanların ne kadar da dışındalarmış.. 

Peki ne zaman yıktım ben o dünyayı?!..

14 Ocak 2012 Cumartesi

Anneme..



Bu blogu oluşturmamın tek nedeni -evet itiraf ediyorum iştee- annemin bloguna yorum yapabilmek!! Paylaştıklarını okudukça sanki ben de yanındaymışım gibi hissediyorum, ama sen bunu bilmiyorsun.. O zaman da yarım kalıyor bir yanım.. Zaten yeterince uzaktayım senden, bari teknoloji bir işe yarasın:) 

Hani ben küçükken gizli gizli günlüğümü okurdun ya, şimdi gizlenmene gerek yok açık açık yazacağım buraya her şeyi:) Bu arada yazacağım her şeye inanıp da üzme kendini, çoğu hayalgücümün ürünü olacak.. 

Annem benim, duygusal meleğim, sen hiç ağlama e mi?...